Bu yazımda bir insanın bir konuda uzmanlaşma sürecine farklı bir noktadan bakacağım. Tecrübesizlikten uzmanlığa giden bir yolculuk. Hiç bir şey bilmiyorken öğrenecek çok şeyiniz vardır ve yeni bir şey öğrenmek oldukça yorucudur. Uzmanlaşmak istediğiniz alanda faydalı bir çıktı üretebilmek için yetenek listenizdeki yetenekleri belirli bir seviyeye çıkarmanız gerekli. Tecrübesiz birinin yetenek listesindeki tüm yetenekleri düşük seviyede olacağı için gelişmenin tek yolu, yeteneksiz olduğu konularda antrenman yapmaktır. Dünyanın en zor ve acı verici işlerinden biridir yeteneksiz olduğun konuda çalışma yapmak. Konfor alanında kalma şansın yoktur, o bilmediğin ormana girip sağ çıkmak zorundasın. İşte tecrübesizliğin bir güzel yanı da bu acı dolu ormana girmek zorunda olman. Zorundasın çünkü başka seçeneğin yok. O yüzden bir komando gibi takılmaya başlarsın. Sürekli bilmediğin alanlarda çalışmalar yapıp, sınırlarını zorlarsın. Bu süreç sana bilgi, tecrübe ve yetenek olarak geri döner. Uzmanlık seviyen tecrübesizlikten biraz daha orta seviyelere doğru çıktığı zaman işin rengi değişir. Daha önceden, tecrübesizdin, yetenek setin düşüktü, kazançlı çıktı üretemiyordun. Artık elindeki yetenek setiyle bir çok işi yapabiliyorsun ve bu yaptığın işlerin çıktıları da sana belirli bir düzeyde kazanç sağlıyor. Yani artık komanda olup bilmediğin ormanlara dalmana gerek yok. Yetenek setini bu seviyede tutabilirsin. Al işte kendi konfor alanını kendi ellerinle yarattın. Bu noktada insanın gelişmeye olan motivasyonu azalıyor. Eskisi kadar zorundalık sahibi değil. Artık grafiğin farklı yan etkilerini görmeye başlıyoruz. İnsan yetenek setini geliştirdikçe daha da yukarı çıkma gerekliliği azalıyor bu sebeple de tembelleşiyor. Yani aslında bizim gelişim diye nitelendirdiğimiz olgu, bize tembellik olarak geri dönmeye çalışıyor. Gelişmek bir nevi konfor alanı inşasıdır. Geliştikçe bu alanı büyütüp durursun.
Şimdi durumu anladığımıza göre biraz da çözümlerden konuşalım. Eğer gelişmeye devam etmek istiyorsak bir takım kural setine ihtiyacımız var. Tecrübesizken izlediğimiz yöntemler artık işe yaramaz. İşlerimizi daha farklı yöntemlerle seçmemiz gerekiyor. Bu kısmı anlatmak çok kolay, yapmamız gereken zor olan işleri seçmek. Tecrübesizken her şey zor geldiği için iş seçerken zorluk filtrelemesi yapma ihtiyacımız yoktu, bizim için her şey zordu. Ama artık yetenek setimizin geldiği noktadan dolayı bazı işleri kolaylıkla yapıp, yorulmadan, konfor alanı dışına çıkmadan çıktı elde edebiliriz. Bu çok tatlı ve keyifli bir insani durum. Ama bu durumun yan etkisi de yeni bir gelişim sağlanmaması. Eğer gelişmen asla durmamasını istiyorsak, düşük bir oranda kolay işler yapıp, yüksek bir oranda da zor işleri tercih etmeliyiz. Zamanla gelişim devam ettikçe zor işlerin sayısı azalacak, bu yüzden zor işleri bulup kendine vazife edinmek de daha çok efor isteyecek. Ama olsun, amaç gelişmek ise reçete tam olarak bu. Düzenli olarak, o anki yetenek seviyemizden yüksek olan işleri tespit edip, bu işleri vazife edinmeliyiz.
Burada atlanmaması gereken püf nokta şudur. Evet kolay işler yerine zor işleri tercih etmenin insanı geliştirdiğini herkes bilir ama size şu an zor gelen bir işin bir süre sonra artık zor kategorisinde olmadığını bilmek zorundayız. Dünün zor işi bugün zor olmak zorunda değil, tembelliği bırakıp eskiden zor gelen o işi artık kolay kategorisine koymayı, dolayısıyla da yeni kategorisi kolay olan o işi üzerimizde vazife edinmekten kaçınmalıyız.